KPSS Üzerine Nasihatler…

Orson Welles’in bilinen bir şarkısıdır: “I know what it is to be young / But you don’t know what it is to be old” Ben gençliğin ne olduğunu bilirim/ Ama sen, yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin…  Bu şarkıyı ne zaman duysam geçmiş zamanlarda büyük adamlardan dinlediğim nasihatler gelir aklıma. Çok azı tutulan nasihatler…

Son zamanlarda giderek daha fazla nasihat etmeye başladığımı fark ediyorum. Galiba artık ben de yaşlanıyorum…

Kabul ederseniz birkaç nasihatim olacak size de…

***

İradelerin yarıştığı bir sınav

Gireceğiniz sınav, üniversite diplomalarının yarıştığı bir sınav değildir. İster İstanbul Üniversitesi’nden mezun olun, ister Dumlupınar’dan; bunun artık hiçbir önemi yok. Gireceğiniz sınav lisans mezuniyet derecelerinin yarıştığı bir sınav da değildir; ister fakülteyi 90 ortala ile bitirmiş olun, ister 60. Gireceğiniz sınav zekaların yarıştığı bir sınav hiç mi hiç değildir. Yarışma sınavları doğası gereği zekayı ölçemez.

Gireceğiniz sınav sadece iradelerin yarıştığı bir sınavdır.

İrade, bir insanın davranışlarını isteklerini gerçekleştirmeye uygun bir şekilde düzenleme ve sürdürme yeteneğidir. Önemli olan kamuda bir pozisyona girmeyi ne kadar çok istediğiniz ve bunun hayalini ne kadar çok kurduğunuz değildir. Önemli olan, Bu isteğiniz ve hayalinizin arkasında davranışlarınızla hayatın her anında ne kadar durabildiğinizdir.

Bazen sınıflarda komik diyaloglar yaşarız.. Bir arkadaşımız sabah 09:00’daki derse 15 dakika geç girer. Tebessümle nedenini sorarım. Tebessümle yanıtını alırım: “Hocam, otobüsü kaçırdım..”, Devam ederim: “Neden Otobüsü kaçırdınız?”, Yanıt gelir: “Sabah geç kalktım.”, Devam, “Peki, neden geç kalktınız?”, Yanıt: “Hocam, geç yattım..” Burada keserim artık, sorulara devam etmem…

Bu sınav iradelerin yarıştığı bir sınavdır. İrade, Pazar günü sabah 09:00’da herkes sevdiği ile kahvaltı masasına oturuyorken sizin sınıftaki sıraya oturuyor olmanızdır.

Devam konusu

Kurs sırasında 4 yıllık lisans öğrenimi boyunca gördüğünüz dersler kesif bir biçimde ve rafine edilerek anlatılmaktadır. Denilebilir ki, gene kurs boyunca her anlatılan 5 saatlik ders, bir sınav sorusuna tekabül eder. Bu nedenle, sizin bir dersi kaçırmanız, büyük ihtimalle bir sınav sorusundan vazgeçmeniz anlamına gelir. Bir sınav sorusu ise sizi binlerce adayın gerisine düşürür. Şu halde devamsızlık yapmak gibi bir hakkınız ve lüksünüz olamaz. Doğum, düğün ve cenaze hariç…

Tekrar konusu

Kurs boyunca sorumluluğu yarı yarıya Hocalarınızla paylaştığınızı unutmamanız gerekir. Hocalarınızın sorumluluğu, dersini iyi anlatmak ve becerebildiği ölçüde konuyu size sevdirmeye çalışmaktır. Ama bundan sonra sizin sorumluluğunuz başlar: anlatılan konuyu tekrar etmek. Tekrarınız ne derece sağlam olursa karşınıza çıkacak soruyu kaçırma olasılığınız o derece azalır.

Bir insanla tanıştırıldığınızı düşünün…mesleğini, yaşını, cinsiyetini her halde bir daha unutmazsınız. Ertesi hafta onunla tekrar karşılaştığınızda fizyonomisi aklınızda yer eder. Ertesi hafta tekrar karşılaştığınızda saçlarının dalgalı olduğunu ve gözlük taktığını unutmazsınız. Daha ertesi hafta karşılaştığınızda yüzünde bir ben olduğunu ve çenesindeki garip kıvrımı fark edersiniz. Giderek huyu, suyu, tavır ve davranışları zihninizde yer eder.

Hocalarınızın size verdiği ders malzemelerinin sınava kadar en az 7-8 kez tekrarı gerekir. Zira her tekrarda farklı bir ayrıntı zihninizde yer eder. Hocanız size bir konuyu anlattığında aslında bütüncül bir bilgi hemen zihninize yerleşir. Ancak, zamanla zihnin farklı koridorlarında depolanan bu bilgi unutulmaya başlar. Yapılan her tekrar bu bilgileri açığa çıkarır ve içlerindeki ayrıntıyı kavramanızı sağlar.

Bir konu da şudur… Anlatılan konu ile evde yapacağınız tekrarın zaman aralığının çok açılmaması gerekir. En uygunu, bir hafta-on gündür. Eğer anlatılan bir konuyu en geç on gün sonra tekrar ederseniz Hocanın ifadeleri ve verdiği örnekler tazeliğini korur ve kolay hatırlarsınız. Zaman aralığı ne kadar açılırsa zihnin depoladığı o bilgileri bulup çıkarmanız da o derece zorlaşır. Evet, bıkıp usanmadan tekrar etmek hiç de kolay bir iş değildir. Ama Balzac’ın söylediği gibi “bilginin efendisi olmak için, çalışmanın kölesi olmak gerekir.

Testler

Türkiye’de test konusunun gereğinden fazla abartıldığı inancındayım. KPSS benzeri bir sınava sadece test çözerek hazırlanılamaz. En önemli şey konu tekrarıdır. Testin, uyandırdığı merak duygusu nedeni ile öğrenciler için tuhaf bir çekiciliği vardır. Bu yönü ile olumlu etkisi olduğu düşünülebilir. Ancak konuyu tam kavramadan test çözmek ciddi olumsuz sonuçlar doğurur. Testte sürekli doğru ya da yanlış olan sorulur. Siz farkında olmadan okuduğunuz testteki muhal, yanlış olan şıklar zihninizde yer eder ve gereksiz yere zihninizi kirletir. Test çözülmelidir, ama ancak konular pekiştirildikten sonra ve abartmamak kaydıyla. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin kimleri Yüce Divan sıfatı ile yargılayabileceği bir liste halinde size açıklanacak. Birkaç tekrardan sonra o liste zihninizde yer eder. Artık bu konuda test çözmek anlamsızdır. Zira o listeye yüzlerce yanlış şık eklenerek yüzlerce test sorusu üretilebilir. Bunları çözmek belli bir noktadan sonra anlamlı değildir. Üstelik test çözmenin zaman maliyeti de korkunçtur. Bir başka örnek… hakimin hapis cezasını erteleyebilmesinin belli koşulları vardır. Bunlardan birisi de failin daha önce kasti bir suçtan 3 aydan daha fazla hapis cezası almamış olmasıdır. Bu bilgiyi birkaç kez tekrar ederseniz, tersine bir yorumla taksirli suçtan alınmış bir ceza mahkumiyetinin cezanın ertelenmesine engel olmadığı bilgisine ulaşırsınız. Oysa böyle bir bilgi kitapta yer alamaz. Bu, sizin çıkarmanız gereken bir sonuçtur. Testte sonsuz sayıda ihtimalle genel kuraldan sapmalar sorulur. Muhal ve yanlış olan sonsuz sayıda ihtimali bilemezsiniz. Ama tekrarınız sağlam olur da genel kuralı bilirseniz karşınıza çıkacak olan soruyu kolayca yanıtlarsınız. Ve bu arada şunu akıldan çıkarmayın… sınava girdiğinizde hangi şık size yabancı geliyorsa emin olun doğru yanıt odur. Çünkü, doğru olanı Hocanız size anlatmıştır. Yanlış olanın ya da var olmayanın anlatımı ise zaten mümkün değildir. Her şey, sizin tekrarınıza ve genel kuralı bilmenize bağlıdır.

Farklı kaynaklar

KPSS sınavına hazırlık amacıyla yayımlanmış onlarca farklı kaynağın varlığından haberdarsınız. Ancak, gireceğiniz türden bir sınava hazırlanan bir adayın başına gelecek en kötü şey, farklı ders malzemeleri ve kaynaklar arasında boğulmaktır. Burada önemli olan, tek bir kaynağı çok iyi bilmektir. Çünkü karşınıza çıkacak olan soru, mutlaka o kaynağın bir yerindedir. Size iddialı bir cümle gibi gelebilir ama, gireceğiniz sınavda hocalarınızın anlatmadığı bir yerden ya da size verilecek ders malzemesinde ifadesini bulmamış bir yerden soru gelme olasılığı çok çok düşüktür.

Hukuk dersleri için örnek vermek gerekirse… gireceğiniz sınavda doktrinden, bilimsel öğretiden soru gelmez; mahkeme içtihadından da soru gelmez. Soru sadece ilgili hukuk dalının pozitif kaynağından gelir. Anayasa hukukunun pozitif kaynağı 1982 Anayasası; ceza hukukunun pozitif kaynağı, Türk Ceza Kanunu’dur. Başka bir anayasa ya da başka bir Türk Ceza Kanunu olmadığına göre başka bir yerden soru gelemez. Hocalarınız da size verecekleri ders malzemesinde zaten o ilgili pozitif kaynağı anlatmıştır. Şu halde önemli olan tek bir ders malzemesini çok iyi bilmektir.

***

Birlikte uzun, zorlu bir yolculuğa çıkıyoruz. Bazen en az yolun sonunda ulaşılacak yer kadar, yolun kendisidir önemli olan. Başka kelimelerle, önemli olan varmak değil yolda olmaktır. Ya da kültürümüze ait bir ifadeyle, “önemli olan zafer değil; sefere çıkmaktır.”

Hepimize iyi yolculuklar…